İçesinde yaşadığımız Türkiye ortamında müslüman camiası son yıllarda sekülerleşmeyle birlikte içerisinde bulunduğu konformist ortamından hareketle yüzeyselleşmiş, bağnazlaşmış, hayatına yansıtmadığı, eyleme dökmediği/dökemediği söylemlerini hamaset yaparak kitlelere ulaştırmaktadırlar. Özellikle yazar-çizer çevrelerinde bu durum sıklıkla görülmektedir. Bu yadsınamaz, yükseklerden uçma hastalığı müslüman entelijinsiyada görülmektedir. Haması söylemlerle, duygusal hikâye ve menkıbelerle, masalllarla kasıtlı olarak veya olmayarak, uydurma cümlelerle kitleri uyutmakta ve uyuşturmaktadırlar. Söyledikleri cümlelerin anlattıkları hikâye ve masalların hayatlarının hiçbir yerinde olmadığını görmekteyiz. Söylemiş oldukları ve sosyal medya köşelerinde paylaşımda bulundukları sözler kuru hamasetten öteye geçmemekterdir. Sadece ve sadece söylemekle yetinen bu kişiler ağlatıcı ve duygusal hikâyeler, anlatılar etrafında kitleleri uyuturlar ve uyuştururlar. Dinde hamaset yaparak Karl Marx’sın din afyondur cümlesi bu olsa gerektir. Konuşmalarına başlarken bir-iki vurucu cümle bir-iki alıntı veya menkıbeyle başlayan bu kişilerin anlattıkları sonrasında hayatına yansımadığı görülmektedir. Söylemden eyleme geçmeyen bu tavır ve davranışlar bizlere yüce rabbimizin: "Ey iman edenler, yapmayacağınız şeyi niçin söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük bir gazap nedenidir." (Saf, 61/2-3) Ayetini hatırlatmaktadır. Ve bizde bu vesileyle kardeşlerimize hatırlatmış olalım. Dava şuuru dava bilinci ancak yaşanarak anlatılır. Bu bilinç ve yaşayış olmadığı için deizm’de kendine bir yer bulacak olan bu gençler bir yerlere savrulacaktır. Çünkü hamasete dayanan, hayatta karşılığı olmayan söylemler hiçbir zaman menziline ulaşmayacaktır. Söylenenler orada kalacak bir kulaktan girip diğer kulaktan çıkacaktır. Bu yüzden hamasatten taharet gerektir. dyjurnal@gmail.com
YORUMLAR
YENİ YORUM YAZ
YAZARIN DİĞER YAZILARI
>>> Yazarın Tüm Yazıları |
ÇOK OKUNANLAR
GÜNÜN GAZETE MANŞETLERİ
|